Brand Week Istanbul’da TV’nin geleceğini tartışırken tüketicinin zihnindeki kaos kelebeklerinden bahsettim. Aşağıda görebileceğiniz şeklin adı Lorenz Kelebeği. Kaos teorisinin çıkış noktalarından. Hani kanat çırptığında New York’ta fırtınaya sebep olabilen kelebek.
02.12.2019 – 12:00
Kısaca açıklamak gerekirse tuhaf çekiciler denen kaotik sistemler ne bir kasenin içine yuvarladığınız bilyenin sonunda kabın dibinde hareketsiz kalacağı kadar öngörülebilir ne de Dünya’nın Güneş’in etrafında düzenli bir periyotta dönmesi gibi dengeli. Kaosun da bir düzeni var ama bizim zihnimizle ve eğitimimizle çok uyumlu olduğunu söylemek mümkün değil.
Kelebeğin kanatlarının merkezindeki boşluklar iki garip çekici. Sistem ikisi arasında dolanıp duruyor ama bir türlü “huzura” eremiyor, oradan oraya savruluyor. Geleceği konuşurken, trendleri konuşurken, gençleri konuşurken… Çoğunlukla iki nokta arasında güzel bir çizgi veya bir merkezin çevresine şık daireler çizip, değişimi anlamaya tabir caizse Newton’cu bir şekilde bakıyoruz. Halbuki içinde yaşadığımız hayat -olumlu anlamda- kaotik. Doğurgan, sürprizli ve çeşitliliğe açık. Dolayısıyla geleceğe veya televizyon – eğlence dünyası gibi ekosistemlere bakarken sistemin etrafında dolandığı ama hiç varmadığı o garip çekicileri tespit etmeye çalışmak daha verimli gibi geliyor. Bu perspektifte televizyon izleyicisinin zihnindeki garip çekicileri; kaos kelebeklerini adlandırmaya çalışalım.
Hem etkileşim hem dinginlik
Bu kelebeğin bir kanadında etkileşim, hep daha fazla katılım ve uyaran varken, diğer garip çekici dinginlik, daha az uyaran, ılık bir tanıdıklık hissi ve minimum etkileşim. Black Mirror: Bandersnatch etkileşimli sinemayı tekrar gündemimize taşıdı. İşlemci gücünün ve internet hızının geldiği nokta, sinema gibi ama kahramanın yolculuğunu deneyimlediğimiz ve belirlediğimiz oyunları büyük Hollywood prodüksiyonlarını aşan bütçelerle hayatımıza soktu. Üstelik yıllardır kritik eşiği aşamayan VR teknolojisi de bu sefer gerçekten geliyor gibi. 5G ile sıra Augmented Reality’ye de gelecek. Demek ki yön bu: etkileşim, etkileşim, daha fazla etkileşim…
Diğer yandan… Günlük hayatın temposundan, veri bombardımanında yorulan zihin, akşam televizyonu “ses olsun” diye de açabiliyor. Çoklu ekran deneyimine uygun olarak bir yandan Twitter’a veya Instagram’a bakarken, arada odaklanmadan takip edebileceğiniz yumuşak, tanıdık içerikler, büyük heyecanların olmadığı yemek, dekorasyon programları hiç olmadığı kadar revaçta. YouTube’u dolduran ASMR videoları yine dinginlik kanadının önemli örneklerinden. Ama sanırım en ilginç örnek hızla yükselen “idle game” akımı. Neredeyse hiçbir şey yapmadığınız bu oyunlara kendi kendini oynayan oyun da denebilir. Açmadığımız oyun bizim için kendi kendine oynarken, tek parmakla sosyal medyada aşağıya doğru kayıp, ezbere bildiğimiz dizinin akışını yarım göz, çeyrek kulakla takip ederek günü bitirmek… Mükemmel!
Hem kişisel hem sosyal
Bir televizyonun etrafına toplanıp hep beraber aynı programları seyrettiğimiz günler çok uzakta kaldı. Artık herkes kendine uygun programı istediği zaman seyrediyor. Netflix gibi 160 milyon üyeye ulaştığınızda en niş içerik bile milyonun üzerinde ilgiliye ulaşma şansına kavuşuyor. Dijital platformlar bizim izleme alışkanlıklarınıza göre her birimize farklı yüzlerle gözüküyorlar, artık müşteri sayısı kadar segment var.
Diğer yandan… Yarın kahve molasında ne konuşacağız? Breaking Bad’i, Narcos’u, Game of Thrones’u hep beraber seyretmedik mi? Mucize Doktor hangi segmentin dizisi? Bizim gördüğümüz neredeyse herkesin. Survivor’ı, Kim Milyoner Olmak İster’i veya Fenerbahçe- Galatasaray maçını… Beraber ve anında izlemenin keyfinin yerini ne tutabilir?
Lost’un son sezonunun getirdiği hayal kırıklığı ile GoT bitinceye kadar izlemeyeceğimi ilan etmiştim. Onca yıl o kadar çok sohbette bir köşede kaldım ki… Üstelik şimdi bitiremeyeceğim kadar çoklar, tek başına ve eskimişken izlemenin tadı da kekremsi. Bir ateşin etrafına toplandığımız ilk günden beri birbirimize hikâyeler anlatıyor ve hep beraber dinliyoruz. Bir yanımız kişisel ve özel bir yanımız hep beraber.
Kelebekler devam edecek, izninizle uzayda geçen kovboy hikâyesi sevenler segmentinin milyonlarca üyesinden biri olarak Mandalorian seyretmem lazım. Yarın ofiste sorarlar.